Artvin'de Suriyeli var mı ?

Defne

New member
Artvin’de Suriyeli Var Mı? Bir Hikâye Anlatıyorum…

Herkese merhaba, uzun zamandır paylaşmak istediğim bir hikâye var. Bugün, hem duygusal hem de düşündürücü bir konuyu ele almak istiyorum. Aslında, bana sorarsanız hepimizin derdi, hepimizin sorunu. Konu, Artvin’deki Suriyeliler ve onları karşılayan insanlar. Geçenlerde şahit olduğum bir olay vardı, belki de bununla alakalı olarak bu yazıyı paylaşmaya karar verdim. Eğer siz de benzer deneyimler yaşamışsanız, yorumlarınızı merakla bekliyorum.
Ali ve Ayşe'nin Hikâyesi: Bir Yerleşim ve İnsanlık Duruşu

Bir kasaba düşünün, doğasıyla ünlü, sessiz sakin ve huzurlu. Artvin, işte tam da böyle bir yer. Herkes birbirini tanır, dostluklar sıkıdır, hayatta her şey bir şekilde birbirine bağlıdır. Ancak, bir sabah, kasabada nehrin kenarında yürüyen Ali’nin gözleri, bir yabancı tarafından görülmeye başlanır.

Ali, genç, hırslı, pragmatik bir adamdır. Her gün sabah erkenden kalkar, işine gider, arkadaşlarıyla zaman geçirir, ancak her şeyin en iyi nasıl çözüleceğini düşünerek hareket eder. Ali, sıklıkla kasabalarına Suriyeli göçmenlerin geldiğini duymaktadır. O gün, Artvin’e yeni gelen bir grup Suriyeli’yi kasabada görür. Onlar da bu güzel doğa cennetine yerleşmişlerdir. Ancak Ali’nin zihninde, “Bu insanlar nasıl burada yaşayacak? Onlar için burada bir yaşam kurmak kolay olur mu?” gibi sorular dönmektedir. Stratejik düşünceler, kendi köyünün dengesini korumaya yönelik çözümler aramaktadır.

Fakat aynı sabah, kasabanın kahvesinde Ayşe, duygusal bir bakış açısıyla farklı bir görüşe sahiptir. Ayşe, kasabanın en sevilen, en yardımsever kadınıdır. Herkesin gönlünde taht kurmuş, empatik yaklaşımıyla tanınan biridir. Ali'nin, o günün sabahı, kasabada Suriyelileri gördüğünü öğrendiğinde, Ayşe’nin zihninde farklı düşünceler uyanır. "İnsanlar nereden gelirse gelsin, onlara yardım etmek gerekmez mi?" diye düşünür. Ayşe’nin zihnindeki bu düşünce, hemen harekete geçmesi gerektiğini ona söyler. “Onlara iş imkanı sağlamalıyız, yemek, barınma… Yardım edebilmek, gerçek insanlık değil midir?”

Ayşe'nin yüzündeki sıcak ifade, kasaba halkının kalbini yakalar. Çevresindeki kadınlar, Ayşe’nin bir plan yapması gerektiğini bilir ve bir araya gelirler. Ancak Ali, biraz mesafeli kalır. O, yardımcı olmanın kolay bir çözüm olmadığını, kaynakların sınırlı olduğunu ve kasaba halkının kaygılarının anlaşılması gerektiğini savunur. Ali, Ayşe’nin idealist yaklaşımını pragmatik bir şekilde sorgular.

Ayşe ise empatik bir şekilde, "Onlar da bizim gibi insanlar, nasıl bir çözüm bulabileceğimizi birlikte düşünmeliyiz," der. Ayşe, kasabada Suriyelilere bir iş sahası yaratmak için yerel iş yerleriyle anlaşmalar yapmayı, orada çalışan insanlar için dil kursları açmayı önerir. Ali ise daha temkinlidir; Suriyelilerin yerleşim düzeni üzerine daha stratejik düşünür. Onların yerleşebileceği alanlar yaratmak ve öncelikle barınma gibi temel ihtiyaçları sağlamak gerektiğini savunur.
İnsanlık Duruşu ve Zorluklar

Ayşe, kasabada yaşayan herkesin Suriyeli mültecilere duyarlı olmasını isterken, Ali hep çözüm odaklı düşünmekte ısrar eder. Bir akşam, kasaba meydanında bir araya gelirler. Ali, kasabada yerel halkın da büyük bir kaygı içinde olduğunu fark etmiştir. Onlar, yabancıların gelmesiyle birlikte hayatlarının değişeceğini, kültürel kimliklerinin tehdit altında olduğunu hissediyorlar. Oysa Ayşe, sadece empati yaparak insanlara yardım edilebileceğine inanır.

Bir gün, bu ikili birlikte kasaba meydanında karşılaştığında Ayşe, Ali’ye çok şey anlatmak ister. “Ali, empati ve anlayış, yalnızca fikirlerden ibaret olamaz. Bir toplumun dayanışma içinde olması, yardımlaşması gerekir. Bu, yalnızca savaş mağduru insanlar için değil, hepimiz için geçerli. Bizim insanlık borcumuz değil mi bu?” der. Ali, gözleriyle karşılık verir: “Ayşe, ben de insanları seviyorum. Ama burada yaşamanın nasıl kolay olacağına dair bir planımız yok. Nasıl çalışacaklar? Nerede kalacaklar? Her şeyin bir yolu olmalı.”

Bir sabah, kasaba halkı Ayşe’nin önerileriyle bir araya gelir ve küçük bir destek kampanyası başlatırlar. Kasabaya gelen Suriyeli aileler için barınaklar kurulurken, köylüler de gönüllü olarak çalışmaya başlar. Ayşe ve Ali, her ikisi de çözüm bulmaya çalışırken, birbirlerine inanarak ve birbirlerinin bakış açılarına değer vererek farklı bir yol bulurlar.
Sonuçta Birlikte Olmak

Hikayenin sonunda, Artvin’deki Suriyeliler kasabaya uyum sağlamayı öğrenir, kasaba halkı ise farklılıklara rağmen bir arada yaşamanın güzelliklerini keşfeder. Ali ve Ayşe’nin farklı bakış açıları birleşir ve kasaba halkı bir arada güçlü kalır. Herkesin paylaştığı bir dünya kurulur. Empati ve çözüm odaklı düşünme, kasabanın hayatını değiştiren güç olur.
Hikayeye Dahil Olmak: Sizin Hikayeniz Ne?

Hikâyemin sonunda, bu mesele üzerine biraz düşünmenizi istiyorum. Sizce insanlık, farklılıkları kabul etmek ve çözüm odaklı hareket etmekle mi mümkün olur? Ayşe ve Ali’nin yaklaşımlarından hangisi size daha yakın? Artvin gibi küçük bir kasabada, sizce bir arada yaşamanın zorlukları ve güzellikleri nasıl olur? Benimle paylaşmak isterseniz, yorumlarınızı dört gözle bekliyorum!