Kibir nedir dinimiz islam ?

Kapagan

Global Mod
Global Mod
Kibir Nedir? Dinimiz İslam'da Kibir Kavramı

Günümüzde kibir, ne yazık ki bazen “gizli süper güç” gibi görülür. Birçok kişi kibirli davranışlarını, aslında bir tür güven veya gücün simgesi olarak sunar. Ama işin aslı, kibir sadece bir maskeden ibarettir; kimse maskeyi takmak istemez ama yine de sürekli görmek zorunda kalır. Bu yazıda, kibiri mizahi bir bakış açısıyla ele alacağız. Hadi gelin, kibirli bir kalbin ne kadar “gizli” olduğunu anlamaya çalışalım. Düşünsenize, birisi “Ben kibirli değilim, sadece kendime güveniyorum” diyor. Bunu duyduğunuzda ne yaparsınız? Gülüp geçer misiniz, yoksa “Bize bunu din dersinde de anlatmadılar” diye mi düşünürsünüz?

Kibir ve İslam’ın Perspektifi: Aslında O Kadar da Cool Değil

İslam’a göre kibir, Allah’ın yüceliğine karşı bir tavırdır ve bireyin kendini, başkalarından üstün görmesi anlamına gelir. Ancak, kibir sadece dışarıya yansıyan bir davranış değil, kalpte de yer bulur. İslam, insanın kalbini temiz tutmasını ve Allah’ın iradesine teslim olmasını öğütler. Kibirli bir insan, bu teslimiyeti reddeder ve kendi ego’sunun üzerinde bir şey olduğuna inanır. Bu da dini perspektiften oldukça ciddi bir sapma anlamına gelir.

Bunu bir adım daha ileri götürmek gerekirse, kibir sadece “ben daha iyiyim” demekle kalmaz. Aynı zamanda “ben başkalarından daha değerliyim” düşüncesini de taşır. Öyle ki, Kibirlilik insanın ruhunu sarar, ona sadece başkalarına karşı değil, Allah’a karşı da bir saygısızlık yapar. Düşünsenize, bir insan başkalarına karşı kibirli davranırken, “Beni Allah seviyor” demeyi nasıl kendine yakıştırabiliyor?

Erkekler mi, Kadınlar mı? Kibirle İlgili Yaklaşımlar Farklı Mı?

Tabii ki, insanların kibir anlayışı cinsiyetlerine göre değişebilir. Ama aslında işin garip tarafı, bu farklar genellikle toplumsal yapılarla ilgilidir. Erkekler, kibiri çoğunlukla bir güç simgesi olarak benimseme eğiliminde olabilirler. Kendi başarılarını öne çıkaran, sürekli başkalarına karşı üstünlük kurmaya çalışan bir yaklaşım sergileyebilirler. Bu da bir anlamda erkeklerin stratejik ve çözüm odaklı yapılarıyla örtüşüyor olabilir. Kibirli bir erkek, bazen başarılarının başkalarına fark ettirilmesini bekler. Ne de olsa, başarıyı göstermek, kendini daha güçlü hissettirmek, biraz da egonun tatmin edilmesidir, değil mi?

Kadınlar ise kibiri daha çok ilişkilerde ortaya çıkaran bir faktör olarak gösterebilirler. Kibirli bir kadın, genellikle başkalarını dışlar veya kendini sürekli başkalarından üstün gösterme isteği içinde olabilir. Ancak bu kibir, daha çok sosyal ilişkilerde kendini gösterir. Bir kadının kibiri, bazen “benim tarzım, benim düşüncelerim en doğrusudur” şeklinde kendini dışa vurur. Bu bazen, “Hadi ama, seninle neden tartışıyorum ki? Kendi bildiğimi okurum!” şeklinde sevimli bir kibir olabilir.

Tabii ki, bu tür açıklamalar tamamen genellemelerden ibaret; her birey farklıdır ve kibir, cinsiyetten bağımsız olarak her insanda farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Belki de önemli olan, kibirin erkek ve kadınlar arasında farklı şekillerde dışa vurulmasının, aslında toplumun kibrin farklı biçimlerine nasıl baktığının bir göstergesi olduğunu anlamaktır.

Kibir, İslam’da Bir Güç Olamaz!

Peki, kibir gerçekten bir güç mü? Aslında, kibir en büyük zayıflıktır. İslam, insanların birbirlerine karşı tevazu içinde olmalarını, üstünlük taslamamalarını öğütler. Kibir, bir insanın ruhunu daraltır ve içindeki sevgi, saygı ve hoşgörü gibi değerleri yok eder. Düşünsenize, sürekli kendini başkalarından üstün görmeye çalışan bir kişi, dünyaya nasıl gözle bakar? “Ben her şeyin en iyisini bilirim, siz sadece etrafımda dolaşan figüransınız” şeklinde bir bakış açısı ne kadar sağlıklı olabilir?

İslam’da kibirli olmak, Allah’a ve diğer insanlara karşı saygısızlık anlamına gelir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), kibirli olmamamız gerektiği konusunda sürekli uyarılarda bulunmuştur. “Kimseye kibirlenme, çünkü kibir, Allah’a ait bir sıfattır” derken, aslında bu tavrın insanın en büyük yanlışlarından biri olduğuna dikkat çekiyordu. Kibirli olmak, bir insanın Allah’a ve başkalarına karşı sorumluluklarını unutturur.

Kibir ve Toplum: Kimse Gerçekten Üstün Değil

Toplumda kibirli bir tavırla dolaşanlar, bazen “benim çevrem, benim statüm, benim işim” gibi şeylerle kendini tanımlar. Ancak, kibirli olmak sadece dışarıya yansıyan bir tavır değil, içsel bir çöküşün işaretidir. Gerçekten üstün olmak, başkalarına değer vermekle, onları yargılamamakla mümkündür. Çünkü kimse, Allah’tan daha üstün değildir. Her birimiz, dünyaya bir süreliğine gönderildik, ve herkesin kendine has bir değeri var.

Bunun yerine, kendimizi başkalarından üstün görmeden, onlara yardım edebileceğimiz bir bakış açısını benimsemek çok daha anlamlıdır. Belki de kibir, başkalarına bir şey öğretmek için değil, onlardan bir şeyler öğrenmek için vardır.

Sonuç: Kibirden Uzak Durmak, Gerçek Gücü Bulmak Demektir

Kibir, bir tür zararlı alışkanlık gibidir. Bu alışkanlığı terk etmek, aslında gerçek gücü ve içsel huzuru bulmak demektir. İslam, kibiri sadece dışarıdan bakıldığında bir üstünlük olarak görmemizi engellemek ister. Gerçek üstünlük, tevazu ile gelir. Kibir, insanı ne Allah’a ne de diğer insanlara yakınlaştırır. Eğer bir insan kendini sürekli olarak diğerlerinden üstün görüyorsa, ne yazık ki en büyük eksikliği içindedir.

Kibir, kalpte büyüdükçe, içsel bir kararmaya yol açar. Düşünsenize, kibirli bir insan sürekli olarak “ben” diye düşünürken, ne kadar dar bir alanda yaşar! Oysa tevazu, insanı özgürleştirir ve başkalarına saygıyı doğurur. Gerçek üstünlük, başkalarına hizmet etmekten ve onlara değer vermekten geçer.